PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Her şey nasıl başladı? - 3


admin
14 Kasım 2020, 16:04
Her şey nasıl başladı? - 3(Bu hikayenin kendisi, yer ve karakterler tamamen hayal ürünüdür.)Zaman akmaya, yıllar yılları kovalamaya devam ediyordu. Lise bitmiş, çalışma hayatına atılıp aileme destek olma vakti gelmişti ve hala bir bilgisayarım yoktu. Uzun aylar iş aramış ve sonunda bulduğum işten 2 hafta içinde kovulmuştum. Patron benim junior olduğumu söyleyip teşekkür etmişti. Benim İngilizce yok amına koyduğum junior ney la diyemeden eve doğru yola koyulmuştum.Para yoktu, borç çoktu. Acilen iş bulmam gerekiyordu ve bir arkadaşımın çalıştığı şirkete benim de uygun olduğum bir personel arayışı olduğunu öğrendim. Sağ olsun o da bana referans olunca dönemin asgari ücreti ile işe başlamıştım. Artık IT bölümünde çalışıyordum. İlk başlarda zorlansam da sonradan aranan personel ben olmuştum.Sene 2000. ADSL ağı hala gelişmiş değil ama benim çalıştığım şirkette leased line mevcut ve 128 Kbps(Saniyede 128 KB). Kendimi nasıl sevdirdiysem koca şirketin anahtarlarından biri de bana verildi. Bu da herkes çıktıktan sonra porno site ziyaretlerini rahat rahat yapmak anlamına geliyordu. Şirkette büyük patron hariç beni sevmeyen kimse yoktu. Büyük patron da kendisi hariç kimseyi sevmezdi zaten.Buco'nun bacakları...Satış destek bölümünde bir abla çalışıyordu ve bana buco diye hitap ediyordu. Ne anlama geldiğini hala bilmem ama severdim. Ben de kimse yokken ona buco derdim. 165 cm boylarında 60 kg civarında bir ablaydı. Benden 5-6 yaş büyük olduğu için onunla ilgili hiç kötü bir şey düşünmüyordum. O gün yaşanan olaya kadar.Buco haftada 2-3 gün mini etekle ofise gelirdi. Eylül ayıydı ve yine ofise mini etekle geldiği bir gün bilgisayarında küçük bir arıza çıktı. O dönemde bilgisayarlar genelde kasa, crt monitör, kablolu klavye ve mouse şeklinde oluyordu. Onun kasası da masasının altındaydı. Şirket içi hattan beni arayarak bilgisayarının kapandığını ve açılmadığını söyledi. Yanına gittiğimde sorunu anlamak için masanın altına girmem gerektiğini söyledim ve müsaade istedim. Sandalyesini 10-15 cm kaydırıp bana müsaade etti ve ben masanın altında kasa kapağı ile cebelleşmeye başladım.Kasa kapağını açıp yana doğru koymak için kafamı çevirdiğimde ise baldır, basen ve az da olsa kalça esintileri ile süslenmiş manzara ile karşılaşmam bir oldu, buco kalkmamış ve birileri ile telefonda konuşuyordu. Normalde 1-2 dakikada RAM söküp takacakken 5-6 dakika oyalanarak işimi bitirdim. Çünkü manzaram çok güzeldi.Abla dediğim birine baktığım için sonradan pişmanlık yaşasam da ilerleyen zamanlarda o bilgisayar o kadar çok bozuldu ve ben bozulsun diye o kadar çok dua ettim ki. :)Ofiste geçirilen vakitler artıyor...2-3 ay sonra Buco'nun bilgisayarını artık değiştirmek gerekti. Masa altı operasyonlar da bilgisayarı kurtarmadı. Ofisten herkes çıktıktan sonra ben kalmaya devam ediyordum. Evde ne bilgisayar, ne İnternet, ne de müsait bir oda yoktu. Akşamları ve cumartesi günleri ofiste fazladan geçirdiğim 2 saate yakın vakitte shemale videoları izlemekten kendimi alamıyordum. Bazı Cumartesi günleri 31 çektiğim de oluyordu.İstanbul'da henüz metrobüs yoktu ve ben İncirli'den geçen herhangi bir otobüse binerek eve gitmeye çalışıyordum. O dönemde Beylikdüzü bu kadar kalabalık değildi ama yine de trafik çoktu. O dönemi yaşayanlar bilirler Cevizlibağ'dan Merter'e(O dönemde durak adı Kocatepe idi) inerken her iki tarafta da travesti kaynardı. Şimdiki üniversitelerin olduğu yerler boştu ve orada şipşak iş bitirilirdi. Ben shemale videoları izlememe rağmen oradaki travestilere bakamazdım, utanırdım.Ama bir gün Cevizlibağ'da inmem gerekti. Ofisten zamanında çıkarak Cevizlibağ'a geldim. İşlerimi bitirdikten sonra cepte para olmadığını anladım. Yürümem gerekti. Ama oradan İncirli'ye yürümek demek travestilerin arasından geçmek demekti.Hava kararmıştı ama yapacak bir şey yoktu. O yoldan sike sike yürünecekti.Shemale ile ilk karşılaşma...Yavaş yavaş yürümeye başladım. Umarım bana yapışmazlar diye de dua etmiyor değildim. Video izlesem de bazı şeyler için hazır değildim. Üst geçidi geçip aşağı doğru süzülmeye başladığımda bir travesti şöyle seslendi:- Delikanlııııı, ister misin?Kendimi o kadar kapatmıştım ki nasıl irkildiğimi unutmuyorum, hala hatırlarım. Sadece:- Yok. Teşekkür ederim.diyebildim. Kafayı iyice öne gömüp hızlanmaya başladım. 2-3 metre yürüdüm, yürümedim bir tanesi daha seslendi.- Tatlı çocuk, sikecek misin?Bu defa kafamı kaldırıp yüzüne baktım ve yine aynı cevabı tekrarladım.- Yok. Teşekkür ederim.Sonra bulaşan olmadı ama ben cesaretimi toplayıp hepsine göz ucu ile baktım. Videolarını çokça izlediğim shemale leri görmüştüm ama hem sikime güvenmemekten, hem çekindiğimden, hem de parasızlıktan yanlarından öylece geçip gitmiştim.Küçük sikli olduğunu iyice idrak etme...Hani filmde diyor ya "adam madam kayarım ben buna". Evet, adam madam fark etmez birine kaymam lazımdı. Artık yaş 22 olmuştu ve henüz kimse ile birlikte olmamıştım. Zaten olamazdım da. Kalktığında 7-8 cm olan bir sik ile Hindistan ve Çin'de bile birini sikmek isteyemezdiniz. :) Bu durumu yavaş yavaş idrak etmeye ve çözüm aramaya başlamıştım.Sikimden utandığımdan askere bile gidemiyordum. O güne kadar hayat kavgası ile debelenen aile ile oturup konuşmanın vakti gelmişti. Böyle bir konu nasıl söylenirdi bilmiyorum ama bir şekilde tüm cesaretimi toplayıp:- Benim sikim ufak (amına koyayım - burayı içimden söyledim) ve ameliyat olmam gerekiyor. Benimle doktora gelebilir misiniz? demiştim.Hikayemiz scarpenise dönüşme, askerlik serüveni ve xhamster ile tanışıp ilk crossdresser videosunu izleme ile devam edecek. :)